YAPISAL DEĞİŞİKLİKTEN KORKMA: BÖLÜNME

0
2472
dominoes isolated on white as an abstract management concept

Bölünme Nedir?

Günümüz ekonomik koşulları zaman zaman şirketlerin hukuki yapılarında değişikliklere gitmelerini zorunlu kılabilmektedir. TTK’ya göre sermaye şirketleri kanunda sayılan yapısal değişikliklerle değişen koşullara uyum sağlayabilmektedir. Bu kapsamda yeniden yapılandırma modeli olarak karşımıza çıkan bölünme; özellikle büyük şirketleri hantal yapılarından kurtararak şirketin gelişen ekonomik koşullara uyum sağlamasına, üretim, dağıtım ve pa­zarlama gibi her biri kendine özgü olan faaliyet alanlarını ayrı şirketler bünyesinde örgütleyerek hem verimliliğin artırılmasına hem de aşırı büyüyerek çekirdek işletme konusundan uzaklaşan şirketlerin ana konusuna dönmesine olanak sağlamaktadır. Bölünmede temel ilke; mal varlığının bir bütün olarak (külli halefiyet) değil de kısmi-külli halefiyet yoluyla geçmesidir.

SPOILER: Satırlara, kart vizitlere sığmayan şirket unvanlarına bölünerek son verebilirsiniz.

Bölünmede Benimsenen İlkeler

Bölünme ile ilgili dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi şudur: Kanun koyucu farklı kanunlarda farklı yapıları benimseyerek KVK’da bölünmeyi ayni sermaye yapısı üzerine kurarken TTK’da bu yapıyı kabul etmemiştir. Kanun koyucu TTK ile vizyonunu değiştirerek bölünme ile şirket ortaklarına ortaklıktan çıkma hakkı tanımıştır. Yani bölünen şirket ortakları; bölünen (eski) şirkette kalabileceği gibi devralan ya da yeni kurulan şirket ortağı da olabilecek ya da her iki şirkette de varlığını sürdürebilecektir. Ortaklar pay matematiği ile bölünmenin tarafları arasında yeni bir konum sağlayabilecektir.

İkinci önemli husus ne tür bölünmeyi benimseyeceğinizle ilgili: Tam bölünme mi kısmi bölünme mi?

TTK madde 159 bu türlerde benimsenecek ilkeleri şöyle sıralamış:

Tam Bölünmede; bölünen ortaklığın tüm mal varlığı, farklı farklı şirketlere (mevcut ya da yeni kurulan şirketler (özel düzenleme sebebi ile asgari ortak sayısı aranmaz) olabilir) devredilir. Bölünen şirket, tüm aktif ve pasifleriyle beraber en az iki şirkete bölünerek tasfiyesiz infisah eder. Bölünen şirketin bütün mal varlığı devralan şirketlere geçeceğinden bölünen şirketin varlığı sona erer ancak ortakları, devralan şirketlerde payları oranınca var olmaya devam ederler.

Kısmi Bölünmede ise; mal varlığının tamamı değil bir kısmı bölünerek ayrılır. Bölünen şirket elinde kalan mal varlığı ile faaliyetine devam eder. Ortaklar; bölünen ve devralan şirkette ortaklığa devam edebilecekleri gibi paylarını uygun şekilde ayarlayarak ortaklıktan da çıkabilirler. Bir başka seçenek ise; devredilen mal varlığı bölümleri karşılığında yavru şirketini oluşturan bölünen şirketin devralan şirkete ortak olması halidir. Ayrıca tam bölünmede aranan en az iki şirkete bölünme koşulu kısmi ortaklıkta aranmaz. Bölünmenin türü belirlendikten sonra payların ne şekilde dağıtılacağı hususu gündeme gelecektir.

TTK bu konuda da ikili bir ayrıma giderek madde 161’de simetrik (oranların korunduğu) ve asimetrik (oranların korunmadığı) bölünmedenbahsetmiştir.

Simetrik Bölünmede; bölünen şirket ortakları pay oranlarını korur ve devralan şirkette de aynı oranda paya sahip olurlar.

Asimetrik Bölünmede ise; ortakların pay oranları değiştirilerek şirketlerde yeni dengelerin kurulması söz konusu olacaktır. Yazının başında bahsettiğimiz esnekliği sağlayan, ortaklıktan çıkabilmenin mümkün olduğu bölünme asimetrik bölünmedir. Ortakların bölünen ve devralan şirketlerdeki pay oranları, pay sahiplikleri değiştirilerek şirketler yeniden yapılandırılabilir.   

Bu arada bölünmenin sadece sermaye şirketleri ve kooperatiflere özgülendiğini, bunlarında sadece sermaye şirketi veya kooperatiflere bölünebileceğini hatırlatalım. Diğer şirket türleri açısından teoride tür değişikliği yapıldıktan sonra bölünme mümkün olabilmekte ancak pratikte amaca hizmet etmeyeceği için çok tercih edilmemektedir.

Tasfiye halindeki veya borca batık durumdaki sermaye şirketlerinin bölünebileceğine ilişkin kanunda açık bir düzenleme olmamakla birlikte uygulamadaki genel kabule göre birleşmeye ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanarak bölünmenin mümkün olduğunu belirtelim.

Bölünmede Sermayenin Durumu?

Tam bölünmede şirket sona ereceği için sermaye azaltımı söz konusu değildir. Kısmi bölünmede ise bölünen şirkette bölünme sebebiyle sermaye kaybının söz konusu olması halinde sermaye azaltımına gidilebilir. Sermaye azaltımı ile ilgili kanunda doğrudan düzenleme olmadığı için karar yetkisi yönetim organındadır.

Sermaye artırımı ise devralan şirket açısından kaçınılmazdır. Ancak ayni sermaye konulmasına ilişkin hükümler özel düzenleme sebebiyle burada aranmaz. Sermaye artırımı kararı şirket esas sözleşmesinde değişiklik anlamı taşıdığı için esas sözleşme değişikliğinde aranan usullere uyulmalıdır.

Bölünme kararında etkili olacak son husus şudur ki; KVK’ya göre bölünmede malvarlığı, alacak ve borçlar kayıtlı değer(bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri) üzerinden devralınmalıdır. Bu ne demektir?

-Devralan şirket; malvarlığının elden çıkarıldığı dönemde kayıtlı değer ile elden çıkarma bedeli arasındaki farkı kazancına dahil edebilecek ve böylelikle bölünme sayesinde şirket vergi ertelemesi imkânı bulabilecektir.

Buraya kadar bölünmenin temel mantığını, bölünmenin neyi amaçladığını ve bölünme kararı vermeden önce göz önünde bulundurulması gereken hususları açıkladık. Bölünme işlemlerinin neler olduğu (bölünme sözleşmesi, bölünme raporu, due diligence, vs.), nelere dikkat edilmesi gerektiği hususu (alacaklıların korunması, ortakların inceleme hakkı, vs.), bölünme sonucu ortakların açabileceği davalar konusu ise ayrı bir yazının konusu olacaktır.

Makale; Esra Arslan – www.startuphukuku.com