Af’lar ve Sosyo Ekonomik Etkileri

0
1182

Maliye Bakanlığı “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nı” hazırlayarak TBMM’ye gönderdi. Alışık olduğumuz bu kanun tasarısını genel hatları ile şu başlıklar altında toplamak mümkündür.

Bu kanun tasarısı;

  • Kamuya olan borçların yapılandırılarak ödenmesi,
  • Mevcut ve muhtemel ihtilafların sonlandırılması,
  • Matrah ve vergi artırımı yoluyla vergide öngörülebilirliğin arttırılarak geçmiş vergilendirme dönemleri ile ilgili olası risklerin ortadan kaldırılmasını,
  • İşletme kayıtlarının fiili durumlarına uygun hale getirilmesi,

Konularında düzenleme yapılmaktadır.

Bu kanun tasarısıyla aşağıdaki kurumları ilgilendiren hususlarda kararlar alınacaktır;

  • Maliye Bakanlığı
  • Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
  • Belediyeler
  • SGK
  • İl Özel İdareleri
  • Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
  • Büyükşehir Belediyeleri Su ve Kanalizasyon İdareleri

2018/11674 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla kalkınmaya ve ilerlemeye yönelik yeni adımlar atılmak istenmiştir.

Özetle,

  • Sanayi Sicil Belgesine haiz imalat işletmeleri yatırım mallarına ilişkin yurtiçinden temin edilmesi kaydıyla KDV tahsil edilmeyecektir.
  • Sanayi Sicil Belgesine haiz ve münhasıran imalat sanayiinde kullanılacak amortismana tabi iktisadi kıymetlerin faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınacaktır. Bu madde kanun yürürlüğe girdikten sonra alınan iktisadi kıymetleri kapsamaktadır. Bu makine ve teçhizatların aksam ve parçaları bu madde kapsamında değerlendirilmeyeceğini unutmayalım.
  • Daralan inşaat sektörünü bir nebze ferahlatmak için 150 metre kare ve üzeri daire satışlarında yüzde 18 olan KDV oranı geçici olarak (31.10.2018 tarihine kadar) yüzde 8 olarak uygulanacaktır. Bununla birlikte yine aynı tarihe kadar tapu işlemlerinden binde 20 oranında alınan tapu harcı, konut ve işyerlerinde (kat irtifakı tesis edilmiş olanlar dahil) binde 15 olarak uygulanmasına yönünde karar alınmıştır.

Derdimiz büyük, bize köklü çözümler gerek…

Hükumetin Torba Yasa ve bu gibi aflara yönelik Bakanlar Kurulu Kararları’nın sosyo ekonomik etkilerini siz değerli okuyucularıma naçizane paylaşmayı bir borç bilirim.

Sosyal ve Ekonomik zararları olan vergi ve prim aflarının gelir üretmediği aksine topluma ciddi yaralar açtığını geçmişten bugüne gelen etkileri incelendiğinde gözden kaçmayacak, idrak edilecektir. Kayıt dışı istihdam ve ekonominin temeldeki sorunlarını araştırıp çözümüne yönelik araştırmalar yapılmayıp politikalar üretilmeden sigorta primlerinin aflarından dolayı kamu maliyesini olumsuz etkileyip; kayıt dışı istihdamı besleyip büyütmüş olmuyor mu? Vergi gelirlerini arttırmak için vergi affı getirildiğinde vergisini zamanında ödeyen dürüst mükellefin bu durumdan nasıl etkilendiği düşünülmelidir. Yapılan araştırmalarda vergi kaçıranların kendilerine deşifre etmemek adına vergi affına katılımlarının dürüst mükelleflere oranla daha az olduğu tespit edilmiştir. Sürekli çıkarılan vergi ve sigorta primleri affı ile devletin vergi toplamadaki zafiyetini ortaya koyduğu gibi devlete ve dahi kanunlara olan güveni de sarsmaktadır. Vergide eşitlik ve adalet ilkeleri ile bağdaşmadığını düşündüğüm vergi ve sigorta prim afları, haksız rekabete yol açtığı gibi dürüst mükellefin, vergi kaçıranla aynı maliyeti tutturabilmesi için kanun dışına çıkmaya itmekle birlikte, af beklentisi içine girerek vergi suçu işlemesine, daha az vergi ödemenin yollarını aramaya sevk etmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu aflar başarılı olsa idi 1923 yılından 2009 yılına kadar toplamda 86 yılda çıkarılan 30 af yasasında faydasını göremez miydik?

Vergi afları, ekonomiye ve devlete kaynak sağlamanın yollarından birisi olmamalıdır. Tekrarlanan af yasaları ile kayıt dışı ekonomiyi arttırarak vergi uyumu azaltılmaktadır. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin, kamu alacaklarını hızlandırmak, ekonomideki olumsuzluklar ve darbeler gibi toplumu sarsan olayların etkilerini azaltmak için sürekli olarak başvurduğu vergi afları, geçmişe sünger çekip geleceğe beklenti içine sokmak yerine; geçmişten ders alarak gerekli sistem altyapısının ve politikasının oluşturulup adalet ve eşitlik kavramlarının gerektirdiği gibi cezaların da caydırıcılık özelliklerini kaybettirmeden güvenilir bir yapıya kavuşturulması için yapıldığında başarılı olur, ancak bu şekilde vergi gelirleri artırılabilir.

Bizler Vergi, SGK prim borçlarının affı ve seçimler ile gündemimizi meşgul ediyoruz fakat Dünya ekonomisine yön veren büyük devletler, ekonomilerini ürettikleri teknolojik ve katma değeri yüksek ürünlerle büyütürken Türkiye’nin hala büyüme gayretini katma değeri arttırmadan inşaat gibi sektörlerin hacmini arttırarak göstermesi toplumun ve dahi ekonominin moralitesini bozmuyor mu? Türkiye’nin küresel güçte rekabetçi kurumları ve sektörleri neden yok? Takip ettiğim birçok işletmede Dünya tek seferde sıfır hata ile robotik üretim hatlarını kurarak üretimlerini maksimum kalite ve hatasız olarak üretiyorken; hala doğru yönetilmeyen üretim süreçleri, tutturulamayan maliyet analizleri, kuralsız ve mühendislik bilgisi katılmamış üretim teknikleri ile kalitesi tartışılır, düşük teknoloji ile insana dayalı üretimler yapılmakta olduğunu gözlemliyorum. Ülkemizin cari açığını kapatarak ekonomik sıkıntılardan kurtulması için tek çıkar yolun uzun vadede teknolojik sanayi envanterinin genişletilerek tabana yayılmasını sağlamak ve sanayicinin de bilinçlendirilerek belli objektif kurallar dahilinde talebi yüksek katma değerli ürün üretimini arttırması ile olacağını düşünüyorum.

Karamsar bir tablo çizmek istemiyorum fakat kur sepetinin 4.75’leri gördüğü, faiz ve kurun son birkaç ayda yeni yeni rekorlar kırdığı, yangına bir kova su ile koşan TCMB’nin %0,75 puanlık faiz artışının piyasaları hiç etkilemeden arada kaynadığı, borsanın gerilediği bir ekonominin canlı şahitleriyiz. Müdahale edilemediği takdirde içte enflasyon dışta kur sepeti bizi zor bir ekonomik ortama sürükleyeceği öngörülebilecek bir gerçektir.

Mustafa ŞARLAK
SMMM